Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Özbekistan resmi ziyareti zamanlaması açısından önemli sonuçlar doğurabilecek bir ziyarettir. Ziyaret iki ülke arasındaki diplomatik münasebetlerin başlamasının 30. yılına denk gelmektedir. Özbekistan ve Türkiye tarafından “stratejik ortaklık” olarak tanımlanan ikili ilişkilerin siyasi ve ekonomik konularında en üst düzeye çıkarılması beklenmektedir. Türkiye ile Özbekistan arasındaki ilişkilerin uzun yıllar gel-gitli oluşu düşünüldüğünde, bugün gelinen nokta her iki ülke açısından da başarılı bir seviyedir. Bunda 2016 yılında kurucu Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’un vefatı sonrası Cumhurbaşkanı olan Şavkat Mirziyoyev’in açılım politikası ve Türkiye ile ilişkilere önem atfen politikaları yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aktif, açılan pencereyi ve fırsatı değerlendiren bir diplomasi hamlesi olan Özbekistan’a 2016 Kasım ayında yaptığı ziyaret ile Türkiye-Özbekistan ilişkilerinde yeni bir dönem açılmıştır.
İkili diplomatik ilişkiler yanında, iki ülke arasında ekonomik ilişkilerde çok büyük gelişmeler olmuştur. Birbirlerini tamamlayan ekonomik özelliklere sahip iki ülke arasındaki ticari ilişkiler 2016 yılında 1 milyar dolar civarında iken 2021’de Covid-19 rağmen 3.6 milyar doları aşmış, kısa sürede ilk hedeflenen 5 milyar dolara da ulaşması da beklenmektedir. Bu sebep ile hedef, 10 milyar dolara çıkarılmıştır. Ticaretin yanında Türk işadamlarının Özbekistan’da yaptığı yatırımlar, aldığı ihaleler de önemli boyuta ulaşmıştır. Gerek ticaret ve gerekse yatırım konularından hedeflenen düzeylere, iki ülkenin liderlerin iradesi ve ülkelerin ekonomik kapasiteleri sebebi ile yakın zamanda ulaşabileceği düşünülmektedir.
Ekonomik ilişkiler yanında çok taraflı ilişkilerde de önemli gelişmeler oldu. 2019 yılında Özbekistan Türk Konseyi’ne üye oldu. Kasım 2021 yılında yapılan İstanbul Zirvesi ile Türk Devletleri Teşkilatına dönüşen Konseyin 2022 yılı Zirve toplantısına Özbekistan ev sahipliği yapacaktır. Bu da, Özbekistan Teşkilat içindeki aktif üyelerinden biri olduğunu göstermektedir. 24 Mart günü Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım’ın Özbekistan’a yaptığı ziyarette Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev tarafından kabul edilmesi ve Mirziyoyev tarafından Teşkilatın önemli bir bölgesel örgüt olarak tanımlanması Özbekistan’ın Türk Devletleri teşkilatına verdiği değeri göstermektedir.
Son dönemde meydana gelen gelişmelerin iki ülkenin belli konularda ortak hareket etmeye ve/veya benzer politikalar geliştirmeye de itti. Özbekistan basınında ziyaret ile ilgili talebin Mirziyoyev’den geldiği bildirilmektedir. Özbekistan ve Türkiye, Ukrayna’daki gelişmelerden tedirginlik duymaktadır. Rusya’nın Ukrayna’yı istila etmesi, Afganistan’daki Taliban yönetiminin tanınması ve ülke de istikrarın sağlanması konusunda atılabilecek adımlar, Özbekistan dışındaki Orta Asya ülkelerindeki gelişmeler (özellikle Kazakistan’daki Ocak ayındaki olaylar, Türkmenistan’daki liderlik değişimi) bütün bu konuların masada olabileceği söylenebilir.
Rusya’nın Ukrayna topraklarına “askeri operasyon” adı verdikleri Ukrayna yönelik işgal hareketi, eski Sovyet Cumhuriyetleri arasında Ukrayna ve Baltık devletleri dışında en net bir biçimde Özbekistan tarafından eleştirildi. Rusya’nın ismi verilmeden Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü tanıdıklarını, Luhansk ve Donetsk’te kurulduğu iddia edilen ayrılıkçı siyasal yapıları tanımayacaklarını Özbekistan Dışişleri Bakanı Abdülaziz Kamilov açıkladı. Kamilov açıklaması, Özbekistan’ın net tavrını göstermesi açısından önemlidir. Çünkü, resmi ve gayri resmi olarak istatistiklere göre 1.5 milyon Özbek Rusya’da çalıştığı düşünülmektedir. Bu rakamın gayri resmi verilere göre 3 milyon civarında olduğu da iddia edilmektedir. Rusya’da çalışan Özbeklerin Özbekistan’daki ailelerine gönderdiği para, Özbekistan’ın gayri safi iç hasılasının yüzde 10’dan fazladır. Covid-19 Salgını ve batılı devletlerin Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımlar, kapanan işyerleri, düşen Rus rublesinin değeri bütün bunlar Özbek işçilerinin durumunu kötüleştirmekte, bir kısmı ülkelerine dönmekte, bir kısmı da Türkiye gibi başka ülkelerde iş aramalarına sebep olmaktadır. Göçmen işçilerden bazılarının Ukrayna’ya giren Rus ordusunda görev aldıkları da haberlere de konu olmaktadır.
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısının diğer bir yönü ise, Donetsk ve Luhansk’taki ayrılıkçı hareketlere benzer bir durumun Özbekistan’ın Karakalpakistan Özerk Cumhuriyetinde olma ihtimalidir. Nitekim, son yıllarda dışarıdan desteklendiği açık olan silahlı ayrılıkçı grupların varlığı, Özbekistan hükümetini endişelendirmektedir. Bu konu da, diplomatik ve güvenlik desteğine ihtiyaç duymaktadır. Benzer sorunlar ile yıllardan beri mücadele eden bir ülke olarak Türkiye’nin tecrübesi ve son yıllarda askeri teknolojilerde elde ettiği başarılar Özbekistan için Türkiye’yi doğal müttefik olarak görmesini sağlamaktadır. Zaten Türkiye ile Özbekistan’ın Ukrayna konusunda benzer politikalara sahip olması, bu konu da iki ülkenin birlikte hareket etmesini de kolaylaştırmaktadır.
Ukrayna’daki savaş dolayı ise, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar, karasal olarak en büyük ticaret yolu Rusya üzerinden Avrupa olan Çin’in Rusya’nın Avrupa kapısının kapanması ile alternatif yol arayışına girdiği, bu yolunda “Kuşak ve Yol İnsiyatifi”nin Özbekistan ve Türkiye merkezli geçiş yolu olan “Orta Koridor”a talep arttıracağı beklenebilir. Bu da Türkiye ile Özbekistan arasındaki işbirliğine olumlu katkılarda sağlayabilir.
Son dönemlerde olan diğer önemli bir gelişme de, Afganistan’da ülkeye hakim olan Taliban rejimin siyasal olarak tanınması ve Taliban ile siyasi ve ekonomik ilişkilerde istikrarın sağlanması. Türkiye ile Özbekistan bu konu da benzer politikalara ve aynı hedefe sahiptir. Her iki ülke de, Afganistan’da hemen hemen ülkenin bütün topraklarında kontrolü sağlamış Taliban hükümeti ile görüşmekte, ülkede istikrarın sağlanmasını istemektedirler. Nitekim, 11-13 Mart’ta yapılan Antalya Diplomasi Forumuna katılan Özbekistan Dışişleri Bakanı Abdülaziz Kamilov, Afganistan’daki Taliban geçici hükümetinin Dışişleri Bakan Vekili Emirhan Muttaki ile görüştü. Benzer bir görüşme Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Muttaki arasında oldu.
İki ülkeyi endişelendiren ve birbirileri ile mütalaa etmelerine sebep olan diğer konu ise, Ocak ayının başında Kazakistan’da meydana gelen olaylar. İstikrarlı ve güçlü Kazakistan varlığı Türkiye ve Özbekistan için elzemdir. Türkiye Kazakistan’ stratejik ortak görürken, Özbekistan Kazakistan’ı müttefik olarak tanımlamaktadır. Kazakistan’daki olayların ülkeyi dış müdahaleye açık hale getirmesi, siyasal belirsizliğin tam olarak ortadan kalkmamış olmaması iki ülkeyi de endişelendirmektedir.
Tacikistan ile Kırgızistan arasındaki sınır anlaşmazlıkların zaman zaman sınırlı da olsa çatışmaya dönmesi ve sorunun tam olarak çözülmemiş olması ve çatışmaların büyüme riskini taşıması ne Özbekistan’ın ne de Türkiye’nin isteyebileceği bir gelişmedir. Bu açıdan, her iki ülke de sorunun barışçı yollar ile çözülmesi için ortak hareket ederek katkı vermesi de düşünülebilir.
Türkmenistan’da Gurbanguly Berdimuhamedov’un Cumhurbaşkanlığından ayrılıp yerini oğlu Serdar Berdimuhamedov’a bırakması, lider değişikliklerinin Orta Asya devletlerinde politika değişikliğine yol açar mı sorusunu da gündeme getirdi. Türkmenistan gibi dünyaya kapalı bir ülkedeki gelişmeler, biri Türkmenistan ile komşusu, diğeri de Türkmenistan yakın siyasi ve ekonomik ilişkisi olan Özbekistan ve Türkiye tarafından yakında izlenmektedir. Serdar Berdimuhamedov’un Cumhurbaşkanı seçilmesi sonrası yaptığı konuşmada devamlılık vurgusu yapması, hükümette kendisine yerine gelen bakan dışında hiçbir yeni ismin bulunmaması, Gurbangly Berdimuhamedov’un “Arkadağ” olarak asıl güce sahip olduğunu da göstermektedir. Bu sebeple de, Türkiye ve Özbekistan ile ilişkilerinde dramatik bir değişiklik beklenmemektedir.
Sonuç olarak, Türk dünyasının biri batıda, diğeri doğu da iki kutup ülkesi olan Türkiye ile Özbekistan sadece kendi aralarındaki ikili ilişkiler konularını değil, bölgesel ve uluslararası gelişmeler konularında da iki Cumhurbaşkanı’nın yapacağı görüşmede gündeme beklenir. Gerek ikili ve gerekse de Türk Devletleri Teşkilatı aracılığı ile ortak politikalar ve bu politikaların uygulanması adına atılacak adımlar, geleceğe yönelik önemli hamlelerin habercisi de olabilir.
Türkiye, Özbekistan için batıya açılan bir kapı iken; Özbekistan, Türkiye için doğuya açılan bir kapıdır. Aralarında varolan tarih, kimlik ve kültürel bağlar, iki ülke ve halkları arasında ilişkilerin geliştirmesi için bir zemin oluşturmaktadır. Konumları, ekonomik olarak birbirlerini tamamlayacak yapıya sahip olmaları ise, bu ilişkilerin motoru olabilecek potansiyele sahiptir. Uluslararası sisteme ve bölgeye bakışları ve hedefleri de uyuşmaktadır. Bu sebep ile, Özbekistan ve Türkiye’nin koordinasyonu sağlayacak ikili ve çok taraflı yapıları ve bu yapılar arasındaki ağları oluşturmaları halinde sadece her iki ülke için değil, bulundukları bölgelerdeki ülkeler içinde “kazan-kazan” bir ortam oluşturacaktır.